Kaybolan Mahalle Kültürü ve Yeni Yalnızlık

Bir zamanlar kapı önlerinde oturulurdu. Çocuklar sokakta top oynarken, büyükler bir yandan çay içer, bir yandan komşunun halini hatırını sorardı. Bir evde pişen yemek, kokusuyla sokağı dolaşır, “komşu tabağı” sessizce bir dayanışma dili olurdu. “Bizim mahalle” derken sadece bir adres değil, bir aidiyet tarif edilirdi. Şimdi o mahalleler hâlâ yerinde duruyor belki ama ruhları eksik, sesleri kısık, göz göze gelmeler az.

Günümüz şehir yaşamı, insanları birbirine daha yakın mesafede yaşatıyor ama daha uzak hissettiriyor. Aynı apartmanda yıllarca oturup birbirinin adını bilmeyen komşular, apartman girişinde selamlaşmaktan çekinen insanlar… Gelişen teknoloji, yükselen binalar ve kalabalıklaşan şehirler, komşuluk ilişkilerinin yerine sessizliği, bireyselliği ve çoğu zaman yalnızlığı getirdi.

Eskiden mahalle; güven duygusunun, dayanışmanın ve sıcak sohbetlerin mekânıydı. Kapı çalmak için sebep aranmazdı. Anahtar komşuda kalır, çocuklar büyürken birkaç evin ilgisiyle büyürdü. Şimdi ise kapılar kilitli, perdeler sürekli kapalı. İnsanlar evlerine çekilmiş, ekranlar karşısında vakit geçiriyor. Sosyal medyada yüzlerce takipçisi olan bireyler, gerçek hayatta yalnızlığın içinde kayboluyor. Bu yeni yalnızlık, sessiz ama derin. Ne tam bir yalnızlık, ne de gerçek bir sosyallik. İnsanlar kalabalıklar içinde bile kendini izole hissediyor. Mahalle kültürüyle birlikte kaybolan şey, sadece ilişkiler değil; aidiyet duygusu, karşılıksız iyilik, birlikte yaşamanın inceliği de oldu. Şimdi “komşuluk” çoğu yerde sadece binanın mimari bir detayı gibi: var ama işlevsiz. Oysa mahalle, sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda bir sosyal ağdır. İnsan psikolojisi, tanınmaya ve tanımaya ihtiyaç duyar. Güvenmek, paylaşmak, hatırlanmak ister. Mahalledeki yaşlı teyzenin sabah camdan baktığında gördüğü çocuklar, onun için hayatın sürdüğünü gösterirdi. Genç birinin sokağa adım atarken karşılaştığı gülümseme, gününün seyrini değiştirirdi. Şimdi bunların yerine geçecek bir “bildirim sesi” yok.

Bu yalnızlık hali, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir kırılmadır. Çünkü komşuluk, toplumun en küçük ve en güçlü birimlerinden biridir. Yardımlaşmanın, empati kurmanın ilk öğretildiği yerdir. Mahalle kültürünün zayıflaması, sosyal dayanışmanın da körelmesi anlamına gelir. Toplum, ancak birbirini tanıyan bireylerle ayakta durabilir. Yabancılaştıkça değil, yakınlaştıkça güçlü oluruz. Belki de artık yeniden sormanın zamanı geldi:

Betonlarla yükselen şehirler mi büyüdü, yoksa biz birbirimize yabancılaştıkça küçüldük mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şule Nallı Arşivi

Güzellik Algısı Değişiyor mu?

06 Mayıs 2025 Salı 13:43

Ruhumuzu Dinlendirmeyi Unuttuk mu?

22 Nisan 2025 Salı 15:20

Hayat Pahalı, Umut Bedava

09 Nisan 2025 Çarşamba 14:47

Bin Aydan Daha Hayırlı Gece

26 Mart 2025 Çarşamba 09:51

Gerçekten Özgür İradeye Sahip Miyiz?

19 Mart 2025 Çarşamba 13:07