Biraz Durmak Bile Cesaret İstiyor

Günlük hayat hepimizi aynı tempoya sokuyor. Sabah kalktığımız andan gece uyuyana kadar sürekli bir koşuşturmanın içindeyiz. İş, ev, sorumluluklar, yapılması gerekenler… Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Sanki durduğumuz anda bir şeyleri kaçıracakmışız gibi geliyor. Bu yüzden durmayı unuttuk. Durmak, düşünmek, nefeslenmek artık gereksiz görülüyor. Oysa insan bazen hiçbir şey yapmaması gerektiğini bile fark edemeyecek kadar yoruluyor.

Biraz durmak bile cesaret istiyor çünkü durduğumuzda kendimizle baş başa kalıyoruz. Düşüncelerimiz geliyor, sesler netleşiyor, kaçtığımız duygular ortaya çıkıyor. Koşarken bunların hiçbiri görünmüyor. Yorgunluk bir kenarda bekliyor. Kırgınlıklar sessizce duruyor. İçimizde biriken sıkıntılar kendini belli etmiyor. Ama bir anda durduğumuzda hepsi görünür hale geliyor. Bu yüzden insanlar çoğu zaman hızın içine saklanıyor. Çünkü yüzleşmek kolay değil. Toplum da buna pek izin vermiyor. İnsanlara sürekli daha fazlasını yapmaları söyleniyor. Hızlı olmaları, yetişmeleri, sürekli bir şeylerle uğraşmaları bekleniyor. Biraz dinlenmek bile bazen ayıp sayılıyor. “Çalışmıyor musun?”, “Boş mu duruyorsun?” gibi cümleler duyuyoruz. Halbuki kimsenin bilmediği bir şey var: Durmak, insanı tembelleştirmez. Tam tersine, durmak insanların tekrar toparlanmasını sağlar. İnsan bazen sadece nefes almak ister. Kısa bir mola, kısa bir sessizlik, birkaç dakika düşünmeden durmak bile rahatlatır. Ama bunu yapmak için bile izin istiyormuşuz gibi hissediyoruz. Oysa hayat bir yarış değil. Kimse bizden her gün mucize beklemiyor. Kimse bizi sürekli üretmek zorunda bırakmamalı. İnsan sadece insan olduğu için yorulur, sıkılır, nefesi daralır. Bu çok normal. Ama normal olan şey bile artık lüks hale geldi. Durmak bize neleri hatırlatır? Bir bardak çayın sesini, bir akşamüstünün sakinliğini, pencereden gelen rüzgârın serinliğini… Bunlar küçük şeyler gibi görünse de aslında insanı hayata bağlayan detaylardır. Bu detayları fark etmek için yavaşlamak gerekir. Koşarken hiçbirini göremeyiz. Koşturan bir insan yalnızca yetişmeye çalışır. Fark etmeye değil. Biraz durmak bile cesaret istiyor çünkü durduğumuzda hayatın gerçek hızını görüyoruz. Aslında her şey sakin ilerliyor ama biz hızlanmaya zorlandığımız için bunu kaçırıyoruz. Durduğumuzda eksik kalmayız. Durduğumuzda geride de kalmayız. Aksine, kendimizi toparlarız. Yenileniriz. Nefesleniriz. Kendimize geliriz. İnsan ancak durduğunda nereye gittiğini anlayabilir. Bugün bir dakikalığına bile olsa durmak lazım. Telefonu bırakmak, düşünceleri susturmak, hiçbir şey yapmamak… Bu kısa an bile insana iyi gelir. Çünkü insan bir süreliğine de olsa kendi sesini duyar. Başka kimsenin beklentisi, baskısı veya yargısı olmadan… Sadece insan olmak yeter.

Belki de en büyük cesaret, herkes koşarken yavaşlayabilmektir. Çünkü hız bazen güç göstergesi gibi sunulsa da, gerçek güç sakin kalabilmektir. Kendine zaman ayırabilmektir. “Şu an duruyorum çünkü buna ihtiyacım var” diyebilmektir. Bazı şeyler durunca daha iyi görünür. Hayat, hisler, insan… Biz durmadıkça hiçbiri netleşmez. Bu yüzden bugün, yarın, belki haftada bir kez bile olsa durmak gerekir. Birkaç dakika bile olsa… Çünkü insanlığımızı kaybetmeden yaşamanın yolu bazen sadece budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şule Nallı Arşivi

Bir Bildirimlik Hayatlar

12 Kasım 2025 Çarşamba 11:29

Bir Işığın Adıdır Cumhuriyet

28 Ekim 2025 Salı 10:30

Duyguların Ekonomisi

22 Ekim 2025 Çarşamba 11:51

Okul Sıralarında Büyüyen Eşitsizlik

20 Ekim 2025 Pazartesi 15:10

Biz Hızla Yaşarken Hayatı Kaçırıyoruz

08 Ekim 2025 Çarşamba 13:31

Okumadan Kaybolan Kuşak

23 Eylül 2025 Salı 14:08

Stresin Gölgesinde Büyüyen Nesil

16 Eylül 2025 Salı 11:33