Okul Sıralarında Büyüyen Eşitsizlik

Okullar açıldı. Ziller çaldı, defter kapakları aralandı, sınıflar çocuk sesleriyle doldu. Ama o seslerin arasında görünmeyen bir sessizlik de var: eşitsizliğin sessizliği. Aynı sırada oturan iki çocuğun aynı başlangıç çizgisinden hayata atılmadığı bir düzenin içindeyiz artık.

Bir köşede rengârenk kalemlerle dolu kalem kutuları, markalı çantalar, yeni formalar… Diğer köşede eski bir defterin arkasına yazılmış notlar, yamalı çantalar, ikinci el önlükler. Her şey aynı sınıf içinde, ama aralarında görünmez bir duvar var. Bu duvar beton değil; ekonomik uçurum, fırsat farkı ve sessiz kabullenmişlikten örülmüş. Bir zamanlar okul sıraları eşitlik demekti. Aynı defteri paylaşan çocuklar, aynı hayale inanırlardı. Şimdi ise eğitim bile bir ayrıcalığa dönüşüyor. Bir çocuğun başarısı artık zekâsından çok ailesinin gelirine bağlı. Çünkü iyi bir eğitim, artık bir hak değil, bir imkân meselesi haline geldi. Öğrenciler aynı ödevi yapıyor gibi görünse de biri evinde internetle araştırma yaparken, diğeri mahalle bakkalının Wi-Fi şifresini soruyor. Biri ders sonrası özel kursa giderken, diğeri kardeşine bakmak için eve dönüyor. Biri kitapçıdan kaynak alıyor, diğeri okuldaki fotokopiden yetinmeye çalışıyor. Aynı yaşta, aynı sınıfta ama farklı dünyaların çocukları… Eğitim sisteminin içinde, yavaş yavaş büyüyen bu eşitsizlik sadece çocukları değil, geleceği de bölüyor. Çünkü her çocuk aynı başlangıcı hak eder. Ama bugün, bazı çocukların yoluna taşlar döşeniyor, bazılarına ise yollar halı gibi seriliyor. Öğretmenler de bu farkı her gün görüyor. Bir öğrencinin gözlerindeki utangaçlık, diğerinin kalemindeki rahatlık kadar belirgin. Öğretmen, tahtaya bir soru yazarken, o sorunun bazı öğrenciler için sadece bilgi değil, bir sınavdan çok daha fazlası olduğunu biliyor. Çünkü o çocuklar, kaleminden defterine, defterinden eve kadar bir mücadele içinde yaşıyor. Okul sıralarında büyüyen eşitsizlik, yalnızca bugünün değil yarının da sorunu. Çünkü bu farklar, çocukların özgüvenine, hayallerine, hatta hayata bakışına işliyor. Bir çocuğun “ben yapamam” cümlesi, çoğu zaman yetersizlikten değil, imkânsızlıktan doğuyor. Oysa eğitim, her çocuğun hayatını değiştirebilecek en büyük güçtür. Bir defter, bir kalem, bir öğretmen… Bütün dünya bunların etrafında yeniden şekillenebilir. Ama bunun için önce eşit başlangıçlara inanmak gerekir. Okul sıralarında oturan o çocukların arasında biri, belki geleceğin bilim insanı, biri belki gazeteci, biri belki öğretmen olacak. Ama bugün onlardan bazıları defter alamadığı için derse katılamıyor. Bir ülkede en sessiz çığlık, okula gitmek isteyen ama imkânsızlıkla susturulan çocuğun sesidir.

Okullar açıldığında sevinmek istiyoruz ama içimizde bir burukluk kalıyor. Çünkü biliyoruz ki o sıralarda umut kadar adaletsizlik de büyüyor. Ve biz bu tabloya ne kadar alışırsak, o kadar çok kaybediyoruz. Eşitliği sadece kitaplarda değil, sınıflarda da görmek umuduyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şule Nallı Arşivi

Biz Hızla Yaşarken Hayatı Kaçırıyoruz

08 Ekim 2025 Çarşamba 13:31

Okumadan Kaybolan Kuşak

23 Eylül 2025 Salı 14:08

Stresin Gölgesinde Büyüyen Nesil

16 Eylül 2025 Salı 11:33

Küçük Mutlulukların Büyük Tesiri

12 Ağustos 2025 Salı 10:18

Deniz Turizmi ve Şehrin Yeni Kimliği

06 Ağustos 2025 Çarşamba 10:24

Alevlere Karşı Duran Şehitlerimiz

29 Temmuz 2025 Salı 09:50

Yanıyoruz Ama Hâlâ Uyanmıyoruz

29 Temmuz 2025 Salı 09:48