Şule Erciyas
Nefsi Yenmek Ve Şeytana Karşı Koymak
İnsanın en büyük düşmanı bazen dışarıda değil, kendi içinde gizlidir. Kur’an-ı Kerim’de bu düşmanın adı nefis”tir. Şeytan, kula vesvese verir; ama o vesveseyi büyütüp eyleme dönüştüren, çoğu zaman insanın kendi nefsidir. Bu yüzden asıl mücadele, başkalarıyla değil, kendimizle yapılır. Nefis, insanın içindeki arzuların, hırsların ve bencilliklerin adıdır. Kötülüğe meyilli, rahatına düşkün, sabırdan hoşlanmayan bir yönümüzdür. Şeytan, bu yönü iyi tanır ve oradan sızar. İnsan nefsini terbiye etmezse, şeytanın oyuncağı hâline gelir. Ama kişi nefsini kontrol etmeyi öğrenirse, işte o zaman gerçek özgürlüğe kavuşur. Allah Teâlâ Kuran’da şöyle buyurur, Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems, 9) Bu ayet, insanın kurtuluşunun başkalarını yenmekte değil, kendisini yenmekte olduğunu anlatır. Gerçek zafer, başkasını mağlup etmek değil, kendi nefsine hükmedebilmektir. Şeytan insana süslenmiş kötülükler gösterir; günahı cazip, sabrı zor, ibadeti sıkıcı hâle getirir. Ama akıllı bir kul, bu oyunları fark eder. Şeytan nasıl olsa küçük bir hata der, nefis bir kereden bir şey olmaz diye fısıldar. Oysa her günah, kalpte bir leke bırakır ve o lekeler büyüdükçe insanın kalbi kararır. Nefsi yenmenin yolu, sabır, dua ve ibadetle mümkündür. Orucun hikmeti de budur aslında: insanın yeme içme arzusunu kontrol ederek nefsini terbiye etmesi. Sabırla, ibadetle, istiğfarla kalbini arındıran kişi, şeytana karşı sarsılmaz bir kalkan kuşanmış olur. Unutulmamalıdır ki, şeytanın gücü sınırlıdır. Onun en güçlü silahı insanın zayıf anıdır. Ama Allah’a sığınan, kalbini zikre açan bir mümin için o vesvese bir sinek vızıltısından öteye geçmez. Sonuçta, nefsini yenen insan, dünyayı da yener. Çünkü nefis, dizginlenmezse insanı cehenneme sürükler, ama dizginlenirse insanı Allah’a yaklaştırır. Gerçek kahramanlık, dağları devirmek değil, öfkesine, hırsına, nefsine dur diyebilmektir. Tasavvuf ehli der ki, En büyük cihad, kişinin kendi nefsiyle yaptığı cihaddır. Bu cihad, eline kılıç alıp düşmanla savaşmak değildir. Bu, kalpteki benlik duvarlarını yıkmak, gururu, kibri ve arzuyu susturmak demektir. Nefs, insana daima kolay olanı fısıldar. Rahat ister, övülmek ister, sevilmek ister ama kimseye hizmet etmek istemez. Oysa Allah’a giden yol, nefsin arzularını kırmaktan geçer. Çünkü nefsin her ben deyişi, kulun Rabbinden biraz daha uzaklaşması demektir. Şeytan, insanın nefsine yaklaşarak onun kalbine vesvese üfler. Ama kalbinde zikrullah olan kimseye bu fısıltılar ulaşamaz. Çünkü zikir, kalbin zırhıdır. Şeytan ateştendir; zikir ise nurdan Nur, ateşi söndürür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.