Göknur Çekilmez
Sessizce Büyüyen Bir Memnuniyetsizlik Var
Son zamanlarda fark etmemek neredeyse imkânsız: Toplumun üzerindeki görünmez bir örtü gibi yayılan, gürültü çıkarmadan ama her yerde kendini hissettiren bir memnuniyetsizlik var. Bu memnuniyetsizlik yüksek sesle bağırmıyor; protesto pankartlarına da, büyük kalabalıklara da dönüşmüyor. Tam tersine, evlerin mutfaklarında, market raflarının arasında, sokakta adım adım yürüyen insanların yüzünde, sosyal medyada atılan kısa cümlelerde kendini belli ediyor. Kimse tam söylemiyor, ama herkes biliyor.
İnsanlar yorgun. Ekonomik dalgalanmalar, sürekli değişen fiyatlar, bir gün diğerini tutmayan hayat şartları herkeste sıkışmışlık hissi yaratıyor. Çoğu kişi bunu dile getirmeye bile üşeniyor artık. Çünkü herkesin ortak cümlesi belli: “Aynı durumdayız.” Bir ülkenin vatandaşları kendilerini anlatmaya ihtiyaç duymayacak kadar ortak sorun yaşadığında, orada sessiz ama büyük bir memnuniyetsizlik birikiyor demektir. Bu duygu sadece para pul meselesi de değil. İnsanlar ruhen de doyumsuz değil; sadece yıpranmış durumda. Trafikte sabrı tükenen, iş yerinde geleceğini sorgulayan, evde başını bir türlü dinlendiremeyen, uykusunda bile stresten çenenin kilitlendiğini söyleyen o kadar çok insan var ki… Sanki ülke büyük bir yorgunluk çemberine girmiş ve herkes bunun içinden çıkmaya çalışıyor ama güç yetiremiyor. Söylenen her “idare ederiz” aslında bir çöküşün küçük cümlesi gibi. Toplumun ruh hali de değişti. Kimse küçük şeylerle mutlu olamıyor. Eskiden “çok şükür” denip geçilen meseleler bugün insanların omzuna bir yük daha bindiriyor. Belirsizlik duygusu, gelecek kaygısı ve güven eksikliği artık günlük hayatın sessiz fon sesi haline geldi. Sanki kimse görünmez bir alarmın sürekli çaldığını fark etmiyormuş gibi davranıyor ama herkesin içinde o rahatsız edici titreşim var. Sosyal medyada da aynı tablo mevcut. Herkes güldüğü videoları paylaşıyor ama kendi hayatına gelince yüzündeki tebessümün rengi değişiyor. İnsanlar birbirine “Her şey yolunda mı?” diye sormayı bıraktı. Çünkü cevabın uzun olduğunu, karmaşık olduğunu, hatta çoğu zaman konuşulsa bile çözümün olmadığını herkes biliyor. Bu yüzden insanlar susuyor, içine atıyor, devam ediyor. Ama içlerinde biriken memnuniyetsizlik büyüyor. Bu memnuniyetsizlik öfkeye dönüşmüyor. Çaresizlikle karışık bir kabulleniş haline geliyor. Kırgınlık ve yorgunluk birleşince insanın sesini kesen bir ağırlık oluşuyor. O yüzden kimse bağırmıyor, kimse protesto etmiyor, kimse meziyet göstermiyor. Herkes sadece dayanıyor. Bekliyor. İçinden “Bir gün düzelir mi?” diye soruyor. Aslında bu sessizlik en tehlikeli olanı. Çünkü yüksek ses duyanı harekete geçirir; sessizlik ise kimseyi uyandırmaz. Bugün ülkede en büyük toplumsal gerilim, dışa vurulan öfke değil; dile getirilmeyen memnuniyetsizliktir. Evlerin içinde, aile sofralarında, iş çıkışı toplu taşıma hatlarında, doktor randevusu sıralarında, kirayı düşünürken, faturayı açarken… Her yerde hissedilen ama hiçbir yerde tam adı konmayan bir duygu bu.
Toplumun yarası ses çıkarmıyor ama büyüyor. İnsanlar içlerinde taşıdıkları ağırlığı birbirlerine göstermiyor. Belki de bu yüzden herkes birbirini eskisi kadar anlayamıyor. Çünkü herkes kendi derdinin içinde kaybolmuş durumda. Ve bu memnuniyetsizlik, dile gelmedikçe, sadece daha da kök salıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.