Kültürel belleğin görünmeyen yüzü sergilendi: 17 Ekim’e kadar ziyaret edilebilecek

Kültürel belleğin görünmeyen yüzü sergilendi: 17 Ekim’e kadar ziyaret edilebilecek
Arkeoloji ve Tarih Araştırmaları Derneği tarafından Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde, “Deprem ve Miras: Belleğin Görünmeyen Yüzü” adlı fotoğraf sergi açıldı. Deprem sonrası kültürel mirası sanatla görünür kılan sergi, yarın sona erecek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde, “Deprem ve Miras: Belleğin Görünmeyen Yüzü” adlı fotoğraf sergisi sanatseverlerle buluştu. Arkeoloji ve Tarih Araştırmaları Derneği tarafından hazırlanan serginin küratörlüğünü üstlenen Fahreddin Osmanca, Ulus’a sergi hakkında bilgi verdi. Sergide, çeşitli fotoğrafçılara ait 60’tan fazla görselin yer aldığını belirten Osmanca, 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinin ardından kültürel mirasın nasıl etkilendiğini, taş, ahşap ve insan belleğinde kalan izleri sanat yoluyla görünür kılmayı amaçladığını söyledi. Geçmiş ile bugünü bir araya getirerek, kaybolan anlamların yeniden inşasını gözler önüne seren sergi, 17 Ekim’e kadar ziyaret edilebilecek.

DEPREMLE SARSILAN KENTİN HAFIZASI SERGİLENDİ

Arkeoloji ve Tarih Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve serginin küratörü Fahrettin Osmanca, deprem sonrası kültürel mirasın insanla kurduğu derin bağı belgelemek için hazırladıkları sergiyi anlattı. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle hazırladıkları serginin yalnızca yapıları değil, kentlerin hafızasını ve insanların aidiyet duygusunu da görünür kıldığını kaydeden Osmanca, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:

“Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden aldığımız destekle bu sergiyi hazırladık. Depremden sonra Ankara’ya yerleştiğim dönemde, yaşanan yıkımların ve yeniden ayağa kalkışların hem fiziksel hem de kültürel boyutunu belgelemek istedik. Çünkü gördük ki, bu süreçte yalnızca yapılar yıkılmıyor; aynı zamanda bir kentin kültürel belleği, sosyal derinliği de büyük ölçüde etkileniyor. Bir yapının fotoğrafını çektiğinizde, aslında yalnızca taşını, harcını, betonunu değil; o yapının çevresinde yaşanan hayatı da belgeliyorsunuz. Örneğin çeşmeden su içen bir çocuğu, o çeşmenin yanındaki ağacı, orada geçen çocukluğunuzu da hatırlıyorsunuz. Yani bir fotoğraf sadece bir yapıyı değil, o yapıyla kurulan bağı, duygusal hafızayı da anlatıyor.”

KÜLTÜREL MİRASIN ROLÜ GÖZLER ÖNÜNE SERİLDİ

Sergide, hem belgelemenin önemini vurgulamak hem de insan ile kültürel miras arasındaki ilişkiyi görünür kılmak istediklerinin altını çizen Osmanca, “İlk eserimiz Payas Külliyesi’ne ait. Payas Külliyesi’nin hemen altında yer alan bir teyzenin hikâyesi bize çok şey anlatıyor. Depremden sonra evi yıkılan teyze, torunuyla birlikte ‘Biz Mimar Sinan’ın yaptığı yere gidelim, orası yıkılmaz’ diyerek külliyeye sığınıyor. Oraya vardığında yüzlerce insanın aynı düşünceyle orada toplandığını görüyor” diye konuştu. Toplumda çoğu zaman kültürel mirasın yeterince değer görmediğini söyleyen Osmanca, “Afet zamanlarında insanların bu yapılara yönelmesi, onlarla kurdukları derin bağı ortaya koyuyor. Kervansaray’ın imaret kısmı buna güzel bir örnek. Restorasyondan sonra farklı amaçlarla kullanılıyordu ama depremden sonra aylarca depremzedelere burada yemek dağıtımı yapıldı” diyerek, afet dönemlerinde insanların bu yapıların anlamını yeniden keşfettiğini ifade etti.

KAZI EVİNİN YAŞAM ALANINA DÖNÜŞÜ FOTOĞRAFLANDI

Sergide yer alan bir diğer fotoğraf karesinin Tell Atchana’ya ait olduğunu belirten Osmanca, “Bir diğer örnek Telatçana Kazı Evi, yani Şuppiluliuma’nın bulunduğu alan. Oradaki arkadaşım, aynı zamanda bir arkeoloji öğrencisi, depremde ailesinin büyük bir kısmını kaybedip kazı evine sığınıyor. Kazı başkanımız depremzede öğrencileri orada bir araya topluyor, onlara burs sağlıyor, kariyer desteği veriyor” ifadelerini kullandı. Osmanca, “Kültürel miras yalnızca taş veya yapı değil; insanı da yaşatan, dayanışmayı mümkün kılan bir mekân haline geliyor” dedi.

YIKINTILAR ARASINDA DİRENEN HAFIZA

Kültürel mirasın insanla olan bağının yalnızca yıkım ve kayıpla sınırlı olmadığını vurgulayan Osmanca, “Kültürel mirasla insanın ilişkisi sadece ‘vardı, yıkıldı, kaybettik’ten ibaret değil. Biz, bir yapının kayboluşunu değil, onunla birlikte kaybolan anlamı yeniden inşa etme çabasını belgeledik” diye konuştu. Yaşanan afetlerin kültürel miras açısından da bir sınav olduğunu belirten Osmanca, “Aslında afet de, tıpkı insanın yaşadığı bir dert gibi, kültürel mirasın başına gelen bir sınavdır. Önemli olan, o yerin ve hafızanın tekrar ayağa kalkabileceğini göstermekti” dedi.

30’UN ÜZERİNDE MİRAS, 60’TAN FAZLA GÖRSEL

Sergide, 30’u aşkın kültürel miras öğesinin yer aldığını kaydeden Osmanca, “Her kültürel mirasa ait öncesi sonrası olmak üzere bir kaç tane fotoğraf var. Toplamda 60 ila 65 arası görsel sergileniyor. Bunların bir kısmı yıkım anlarını, bir kısmı yeniden ayağa kalkış sürecini gösteriyor. Fotoğrafların bir bölümü Anadolu Ajansı’ndan alındı; onların çekimleri tematik ve oldukça profesyonel. Bunun dışında Afet Bölgesi Kazı Başkanlıklarının kurtarma çalışmalarına ait fotoğraflar da yer alıyor. Geri kalan görsellerin büyük kısmı bana ve deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarıma ait. Özellikle orada araştırma yapan fotoğrafçılardan ve depremzede dostlarımızdan fotoğraflar topladık. Böylece onların da bu sergide bir izi, bir katkısı olsun istedik” ifadelerine yer verdi. Bu serginin hem kendileri hem de dernek için bir ilk olduğunu söyleyen Osmanca, “Bir sonraki sergimizi Ankara’nın kültür ve sanat merkezleri üzerine hazırlamayı planlıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak:haberilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.