Din görevlilerine yönelik saldırılara kamuoyundan yeterli tepki gelmiyor
Son dönemde din görevlilerine yönelik saldırı olayları arttı. Peki kamuoyu bu saldırılara karşı yeterince tepki veriyor mu? Saldırıya uğrayan bir doktor, bir öğretmen, bir kadın olduğunda kamuoyundan yükselen tepki, mağdur din görevlisiyse daha mı kısık oluyor? Öyleyse neden? Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, bu konularda dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
SON OLARAK ÇERMİK VE SİNCAN’DA YAŞANDI
Son zamanlarda Türkiye’nin farklı illerinde imam ve müezzinlere yönelik saldırılarda artış yaşandı. Bu saldırılardan sonuncusu Diyarbakır'ın Çermik ilçesinde görev yapan imam Erdal Yeşilyaprak, camide görevlendirilen bir denetimli serbestlik mahkûmu tarafından gerçekleştirilen yumruklu saldırı şeklinde oldu. Türk Diyanet-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, yaşanan olayların toplumda ciddi bir endişe oluşturduğunu belirtti. Saldırganların büyük çoğunluğunun madde bağımlısı kişiler olduğunu ifade eden Ünal, saldırıların, doğrudan din görevlisi oldukları için yapılmadığını, ancak bu durumun sonucu değiştirmediğini söyledi. Yaşanan saldırıların sadece bireysel olaylar değil, toplumsal bir sorun olarak ele alınması gerektiğini belirten Ünal, “Din görevlileri de diğer kamu çalışanları gibi toplumla iç içe görev yapıyor. Özellikle cami görevlileri, 24 saat boyunca çevresindeki vatandaşlarla temas hâlinde. Bu nedenle, sokakta karşılaştıkları riskler artıyor” diyerek bu tür vakaların artık sıradanlaşmasına izin verilmemesi gerektiğini söyledi.
“BU SALDIRILAR ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜSTÜR”
Yaşanan saldırıların sıradan birer darp olayı olarak görülmemesi gerektiğini ifade eden Ünal, bazı örneklerin çok daha vahim sonuçlara neden olabilecek nitelikte olduğunu kaydetti. Ünal, “Sincan’da yer alan Abdüsselam Camii'nde müezzin olarak görev yapan Mücahid Sadan, evinden çıkıp camiye gittiği esnada arkasından gelen kişi tarafından bıçaklı saldırısına uğradı. Yine geçtiğimiz günlerde Diyarbakır'ın Çermik ilçesinde görev yapan imam Erdal Yeşilyaprak, camide görevlendirilen bir denetimli serbestlik mahkûmu tarafından saldırıya uğradı. Bunlar basit olaylar değil, öldürmeye teşebbüs olarak değerlendirilmesi gereken saldırılardır” diyerek son zamanlarda yaşanan saldırılardan bazılarına dikkat çekti.
“BU KABUL EDİLEMEZ”
Saldırıların önlenmesi için yasal ve toplumsal tedbirlerin artırılması gerektiğine işaret eden Ünal, “Gönül ister ki hiçbir kamu çalışanı görevini icra ederken endişe duymasın, baskı hissetmesin. Ne yazık ki zaman zaman kamu görevlilerine yönelik ciddi tehditler ve saldırılarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu kabul edilemez. Özellikle toplumun manevi rehberleri olan din görevlilerine yönelik şiddet, sadece o bireylere değil, toplumun ruhsal dengesi ve değerler bütününe yapılan bir saldırıdır. Bu nedenle toplumun her kesimi bu tür olaylara karşı net bir tavır sergilemeli ve sessiz kalmamalıdır” şeklinde konuştu.
TEPKİLER YETERSİZ KALIYOR
Yaşanan üzücü saldırıların ardından kamuoyunda oluşan tepkilerin yetersizliğinden yakınan Ünal, din görevlilerinin yaşadığı mağduriyetin yeterince görünür olmadığını söyledi. Doktor ve öğretmenlere yönelik saldırıların daha fazla ses getirdiğini söyleyen Ünal, “Doktora ya da öğretmene yapılan bir saldırı genellikle bir olayla bağlantılı oluyor. Örneğin; hastaya bakmadı, çocuğa bağırdı gibi sebeplerle saldırılar gerçekleşiyor. Bu nedenle meslek grubu da birlik içinde bir tepki verebiliyor. Fakat bizde durum çok daha farklı. Saldırı sokakta yaşanıyor, meslekle doğrudan ilişkisi olmuyor. Bu da olayların geri planda kalmasına neden oluyor” ifadelerini kullandı. Basın açıklamaları ve sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarla durumu gündeme getirmeye çalıştıklarını belirten Ünal, bunun kamuoyunda güçlü bir karşılık bulmadığını aktardı. Nuri Ünal, din görevlilerinin yaşadığı sıkıntıların daha geniş kesimlerce sahiplenilmesi gerektiğini kaydetti.
Kaynak:www.haberilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.