Ankara’nın zengin tarım mirası sergide tanıtıldı: Yoğun ilgi gördü
Ankara’nın başkent oluşunun 102’nci yılına özel, Ankaralılar ve Ankara’yı Tanıtma Vakfı tarafından Kızılay Metro Sanat Galerisi’nde “Ankara’nın On Meyvesi” adlı sergi açıldı. Ankara’nın armudu, ayvası, cevizi, dutu, elması, iğdesi, kavunu, üvezi, üzümü ve vişnesinin tanıtıldığı etkinlik, ziyaretçilere hem tarihî hem de kültürel bir yolculuk sundu. Sergi hakkında Ulus’a konuşan Vakıf Başkanı Seyfettin Aslan, Ankara’nın tarımsal zenginliğini ve unutulmuş meyve mirasını hatırlatmak amacıyla bu sergiyi düzenlediklerini söyledi. Ankara meyvelerinin tarih boyunca belgelerde yer aldığını vurgulayan Aslan, kavun ve üzümün Ankaragücü’nün renklerine ilham verdiğini, üvez ve elmanın ise kültürel hafızadaki önemini anlattı. Ayrıca, Kahramankazan kavununda görülen çökme hastalığına çözüm bulduklarını belirten Aslan, Ankara tarımının geleceğine dair umut verdi.
MEYVELERLE BAŞKENTİN TARIMSAL ZENGİNLİĞİ SERGİLENDİ
Ankara’nın başkent oluşunun 102’nci yılına özel düzenlenen “Ankara’nın On Meyvesi” sergisi, kentin zengin tarımsal geçmişine ve kültürel belleğine ışık tuttu. Ankaralılar ve Ankara’yı Tanıtma Vakfı tarafından hazırlanan sergi, başkentin unutulmuş meyve çeşitlerini gün yüzüne çıkarırken, aynı zamanda bu ürünlerin tarihsel izini de belgelerle hatırlattı. Sergi hakkında konuşan Ankaralılar Vakfı Başkanı Seyfettin Aslan, uzun yıllardır Ankara kültürü üzerine araştırmalar yürüttüğünü belirtti. Bu kez kentin meyve mirasına yöneldiğini ifade eden Aslan, “Aslında Ankara’nın kültürel zenginliği sadece beş beyazıyla sınırlı değil. Ankara kedisi, keçisi, tavşanı, güvercini ve arısıyla tanınır ama bir de Ankara’nın 10 meyvesi var. Ankara’nın armudu, ayvası, cevizi, dutu, elması, iğdesi, kavunu, üvezi, üzümü ve vişnesi tarih boyunca bu topraklarla özdeşleşmiştir. Ankara toprağı elverişsiz değil, doğru yöntemle her şeyi yetiştirir” diye konuştu.
SERGİNİN AMACI: “UNUTULAN TATLARI HATIRLATMAK”
İlk defa açılan Ankara’nın On Meyvesi sergisini gezenlerin tepkilerinin dikkat çekici olduğunu dile getiren Aslan, “Ziyaretçiler ‘Biz bunların Ankara’da yetiştiğini bilmiyorduk’ diyor. Oysa bu meyveler Ankara’nın belleğinde, tarihinin içinde var” dedi. Ankara toprağının sanıldığı kadar verimsiz olmadığını vurgulayan Aslan, “Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluşu bize şunu gösteriyor: Bilimsel yöntem ve azimle çalışıldığında, Ankara toprağı bereketlidir. Bugün de aynı anlayışla çalışırsak bu meyveler yeniden başkentin simgesi olabilir” diye konuştu. Serginin amacına dikkat çeken Aslan, “Ankara’nın meyvelerini tanıtmak, üretimini teşvik etmek, unuttuğumuz değerleri yeniden hatırlatmak istiyoruz. Çünkü bu şehir, tarihiyle, toprağıyla ve emeğiyle bereketli bir coğrafya. Ankara’nın meyve mirası sadece geçmişin değil, geleceğin de zenginliğidir” şeklinde konuştu.
ANKARA MEYVELERİNİN TARİH SAYFALARINDAKİ İZLERİ
Ankara meyvelerinin tarih boyunca belgelerde yer aldığına işaret ederek, örneklerle zengin bir panorama çizen Aslan, “Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nin 8’inci cildinde Beypazarı’na uğradığında bir ‘divilek kavunu’ yediğini ve tadının damağını ‘çatlattığını’ yazar. Bu, Ankara kavununun 17’nci yüzyıldaki ününü açıkça gösterir. Yine aynı dönemde Beypazarı armudu o kadar kıymetliydi ki, Beypazarlılar armudu pamuklara sarıp hediyelik olarak şehir dışına gönderirdi” dedi. Aslan, Kemal Bağlum’un Beşbin Yılda Nereden Nereye Ankara kitabında yer alan anlatılardan da söz etti:
“Bağlum, bağlardan toplanan kara gevrek heven üzümleri, muşmula ve üvezlerin kiler tavanlarına asıldığını, elma, ayva ve cevizin de tahtadan yapılmış kerevetlerde saklanarak kış boyunca evleri idare ettiğini anlatır. Bu satırlar, Ankara’nın sadece üretici değil aynı zamanda muhafaza geleneğine sahip bir kent olduğunu gösteriyor.”
OSMANLI BELGELERİNDE ANKARA MEYVELERİ YER ALIYOR
Aslan, Ankara meyvelerinin yalnızca halk anlatılarında kalmadığını, Osmanlı döneminin resmi kayıtlarında da yer aldığını işaret etti. 1506 tarihli Kanunname-i İhtisab-ı Bursa belgesinde, Ankara kavununun satış fiyatlarının bile düzenlendiğini hatırlatan Aslan, “İkinci Bayezid döneminde meyvelere standartlar getiriliyor. Ankara kavunu için ilk gün iki okkası bir akçeye satılacak deniyor. Üçüncü gün üç okka, altıncı gün altı okka, sekizinci gün sekiz okka bir akçeye düşüyor. Bu düzenleme, kavunun bozulmadan satılması için bir fiyat standardı oluşturulduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu. Bir diğer kaynağın ise 1309 tarihli Ankara Salnamesi olduğunu ifade eden Aslan, salnamede Ankara elmasının büyüklüğü ve kalitesiyle övüldüğünü şu sözlerle söyledi:
“Salnamede ‘her biri 100 dirhem ağırlığında elmalar yetişir, ceviz büyüklüğünde vişneler vardır’ deniliyor. Bu ifadeler, Ankara meyveciliğinin 19’uncu yüzyılın sonlarında bile nasıl dikkat çektiğini gösteriyor.”
ELMANIN VE ÜVEZİN KAYITLARA GEÇEN HİKÂYESİ
Başkentte yetişen üvez meyvesinin, pek çok kişinin adını bile bilmediği, ancak geçmişte değerli olduğunu belirten Aslan, “Katip Çelebi’nin 1650’li yıllarda yazdığı Cihannüma adlı eserinde Ankara üvezinden bahsetmiştir. Çelebi, ‘Burada bol miktarda müştüre benzer bir meyve olur’ diyerek üvezden söz eder. Bu meyve kahverengiye dönünce tavana asılır, uzun süre dayanırmış. Ankara’nın kış hazırlıklarında üvezin yeri büyükmüş” diye konuştu. Elmanın da Ankara kültüründe özel bir yere sahip olduğunu kaydeden Aslan, “’Alma Ata’ şehri, ‘Elmanın atası’ anlamına gelir. Bütün dünya elmayı tanır ama Ankara’nın elması tarih boyunca ayrı bir değere sahip olmuştur” dedi.
ANKARAGÜCÜ’NÜN RENKLERİ KAVUN VE ÜZÜMDEN
Kahramankazan’da yetişen kavunun, sadece bir tarım ürünü değil, aynı zamanda başkentin sembollerinden biri haline geldiğin, ifade eden Aslan, bu meyvenin Ankaragücü Kulübü ile olan bağlantısını şu cümlelerle anlattı:
“Ankaragücü’nün kökeni, İmalat-ı Harbiye Spor Kulübü’ne dayanır. Mustafa Kemal Paşa, bir ziyaretinde kendisine Ankara kavunu ve iri taneli misket üzümü ikram edilince bu olay unutulmaz bir hatıraya dönüşür. Yıllar sonra kulüp Ankara Kulübü’ne evrilince rahmetli İbrahim Somçeli bu olayı hatırlayarak renkleri belirler: sarı, Ankara kavununun; lacivert ise misket üzümünün rengidir. Bugün hâlâ Ankaragücü’nün renkleri bu hatıradan gelir.”
“ANKARA BİR ZAMANLAR BAĞ ŞEHRİYDİ”
Ankara’nın bağcılık geleneğinin Hititlerden bu yana sürdüğünü sözlerine ekleyen Aslan, “Etiler döneminden itibaren bağcılığın yapıldığı bir iliz. Kalecik, Güdül, Ayaş gibi ilçeler üzüm üretiminde öne çıkmıştır. Hasan Dede köyü, o dönemde bile başkente bağlı bir üretim alanıdır. Osmanlı kayıtlarında 10 binin üzerinde bağ bulunduğu yazıyor. Yani Ankara bir zamanlar tam anlamıyla bir bağ şehriydi” cümlelerini kullandı. Bazı meyvelerin günümüzde de varlığını devam ettirdiğini kaydeden Aslan, “Beypazarı’nın armudu, Ayaş’ın dutu, Çubuk’un vişnesi ve Kalecik’in üzümü bugün bile adını taşıyan ürünler olarak anılıyor” dedi.
“KAVUN HASTALIĞINA ÇÖZÜM BULDUK”
Son yıllarda Ankara kavununu etkileyen “çökme hastalığı”na da çözüm bulduklarının müjdesini veren Aslan, “Uzmanlarla birlikte yaptığımız araştırmalarda, hastalığın çiçeklenme döneminde kavuna yumurta bırakan bir sinekten kaynaklandığını tespit ettik. Larva, kabuğu delince bakteri ve mantarlar kavunu çürütüyordu. Kahramankazan Belediyesi ile iş birliği yaptık, gerekli tedbirleri aldık. Bu yıl 20 dönüm arazide yeniden sağlıklı kavun ürettik. Bu Ankara tarımı için umut verici bir gelişme” ifadelerine yer verdi.
Kaynak:haberilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.