Ankara Kalesi’nde hizmet veren çift, atık kilimleri piyasaya kazandırıyor
Başkentin tarihi kalbinin attığı yer olan Ankara Kalesi’nde, eski Türk kilimlerinin kaderi değişiyor. Kalede, 35 yıldır zanaatını sürdüren kilim ustası Satılmış Sütçüoğlu, kullanılmaz hale gelen eski Türk kilimlerini sanatla buluşturuyor. Sütçüoğlu, eşi Ayşe Sütçüoğlu ile birlikte bu kilimleri çanta, cüzdan, bardak altlığı ve yılbaşı çorabı gibi el emeği ürünlere dönüştürüyor. Kilimler bu atölyede sadece kesilmiyor; aynı zamanda geçmişle bağ kuran ve geleceğe taşınan birer kültür mirasına dönüşüyor. Anadolu’nun dört bir yanından gelen kilimlerin taşıdığı tarihî ve kültürel değeri önemsediğini vurgulayan Sütçüoğlu çifti, her parçanın özgünlüğüne dikkat çekiyor. “Hiçbir ürün birbirinin aynısı değil. Hepsi el emeği, hepsi biricik” diyen çift, küçük atölyelerinde geçmişin izlerini sabırla geleceğe aktarıyor. Bu dönüşüm, sadece bir zanaatin değil, bir kültürün de yaşatılmasına katkı sunuyor.
YIPRANMIŞ KİLİMLER SANATA DÖNÜŞÜYOR
Kilim ustası Satılmış Sütçüoğlu, 35 yıldır Ankara Kalesi’nde, kullanılmaz durumda olan Türk kilimlerini çöpe atmak yerine dönüştürüyor. Eşi Ayşe Sütçüoğlu ile birlikte, eski kilimleri özenle temizleyip keserek yeniden şekillendiriyor. Bu dönüşüm sürecinde; kırlent, çanta, cüzdan, bardak altlığı ve yılbaşı çorabı gibi el emeği ürünler ortaya çıkıyor. Meslek hayatına ilk olarak Antalya’da başladığını belirten Sütçüoğlu, “Eşimle birlikte mesleğe Antalya’da başladık, 10 yıl orada çalıştık. 35 yıldır da Ankara Kalesi’ndeyiz. Eski kilimlerden kırlent, cüzdan, minder, bardak altlığı ve çorap yapıyoruz” dedi. Özellikle kilim tercih etmelerinin nedenine de değinen Sütçüoğlu, “Kilimleri toptan alıyoruz, yıkatıyoruz ve keserek değerlendiriyoruz. Bu bir nevi geri dönüşüm oluyor. Böylece hem kültürümüzü koruyoruz hem de el emeğiyle çevreye duyarlı bir üretim yapmış oluyoruz” diye konuştu.
TÜRK KİLİMİ, YENİ ÜRÜNLERE İLHAM VERİYOR
Müşterilerinin talepleri doğrultusunda ürünler yapmaya özen gösterdiğini kaydeden Sütçüoğlu, üretim serüvenin zaman içinde gelen taleplerle çeşitlendiğini söyledi. İlk cüzdanın hikâyesini tesadüfi ve samimi bir başlangıca dayandığını belirten Sütçüoğlu, “Dükkânda kırlent kesiyordum. Amerika’da üniversiteyi burslu okuyan bir kız geldi. ‘Amca, bu kilimden cüzdan yapar mısın?’ dedi. Eşimle birlikte oturduk, yaptık. Böylelikle cüzdan yolculuğumuz başladı” şeklinde konuştu. Zamanla taleplerin farklılaştığını kaydeden Sütçüoğlu, “Bir başka müşterim, oğlunun düğününde hediye etmek üzere kilimlerden yapılmış bardak altlıkları istedi. Gayet güzel parçalar ortaya çıktı; müşteri memnun, biz memnun olduk. Böylece, Türk kiliminin motiflerini sergileyebileceğimiz yeni bir ürün daha ortaya çıkmış oldu” sözlerini kullandı.
EL EMEĞİ SINIRLARI AŞTI
En dikkat çekici hikâyelerden birinin ise kilimden yapılan yılbaşı çorabı olduğunu kaydeden Sütçüoğlu, “Bir gün dükkânımda cüzdan kesiyordum. Bir yabancı müşteri geldi, ‘Böyle büyük bir çorap diker misin?’ dedi. Başta ‘Kilimden çorap mı olur?’ dedim. Bana evinde örnek olduğunu söyledi. Birkaç gün sonra çorapla birlikte yanıma geldi. 2 saat içerisinde istediği çoraba benzer birkaç adet çorap hazırladım. Yapmış olduğum çoraplara bayıldı” ifadelerini kullandı. Müşterinin çorapları beğenmekle kalmadığını aktaran Sütçüoğlu, “Ardından müşterim bana Amerika Büyükelçiliği için referans oldu. Kısa bir süre sonra Amerika Büyükelçiliği’nden davet aldım. Bana orada verilen bir stantta çorapları sattım. İlgi çok iyiydi” diye konuştu. Sütçüoğlu, ellerinden çıkan özel ürünlerin, yılbaşı dönemlerinde süsleme malzemesi ve hediye sunumu olarak tercih da edildiğini belirterek, “Bu iş sadece zanaat değil; kültürümüzü başka coğrafyalara taşımak gibi bir misyon da taşıyor” dedi.
HER YÖREDEN BİR DOKUNUŞ
Atölyesinde Türkiye’nin dört bir yanından getirilmiş kilimlerin bulunduğuna değinen Sütçüoğlu, üretim sürecinde farklı bölgelerin dokuma geleneklerine saygıyla yaklaştıklarını vurguladı. “Konya’dan Uşak’a, Van’dan Isparta’ya kadar Anadolu’nun her köşesinden kilimler atölyemize geliyor” diyen Sütçüoğlu, her bir parçanın kendi kültürel dokusunu taşıdığını belirtti. Tüm kilimlere özenle büyük bir titizlikle yaklaştıklarını kaydeden Sütçüoğlu, “Her kilimden bir güzellik çıkar. Çünkü bu iş, yalnızca zanaat değil, bir sanat. İnsanlar, yıllar önce kendi duygularını, yaşamlarını, inançlarını o ilmeklere işlemiş. Biz de o emeğe, o duyguya saygı gösteriyoruz. O yüzden ayırmadan, ayrım yapmadan her yöreden gelen kilime yeniden hayat veriyoruz” şeklinde konuştu.
ÜRETİM EŞLE, OMUZ OMUZA
Sütçüoğlu, en büyük destekçisinin eşi Ayşe Sütçüoğlu olduğunu kaydetti. Sütçüoğlu, her aşamada beraber çalıştıklarını aktardı. Eski kilimleri yeniden değerlendirerek özgün ürünler ortaya çıkardıklarını anlatan Ayşe Sütçüoğlu, “Uzun yıldır eşimle birlikte omuz omuza çalışıyoruz. Eski Türk kilimlerini farklı formlara çevirerek yeniden değerlendiriyoruz. Çanta, cüzdan, çorap, makyaj çantası gibi değişik ürünler yapıyoruz. Tamamen özgün tasarımlar oluyor. İlgi ve alaka çok güzel” diye konuştu. Her ürünün kendine özgü olduğunu vurgulayan Sütçüoğlu, “Her kilimin dokusu ve işçiliği farklı olduğu için ürünlerin tekrarı olmuyor. Fabrikasyon değil, tamamen el emeği. Aynısından bir tane daha bulmak imkânsız. Buradaki kilimler aynı değil, hepsinin deseni ve modeli farklı” diyerek ürünlerin çeşitliliğine dikkat çekti.
Kaynak:haberilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.