Başkentin en sakin ilçesi olan Güdül’de, babadan oğula geçerek devam eden leblebiciliğin son temsilcisi olan İsmail Altındağ, Leblebiciler Sokağı’nda mesleğini sürdürmeye çalışıyor. Babasından devraldığı mesleği 57 yıldır icra eden Altındağ, geleneksel yöntemlerle Güdül leblebisi üretiyor. Ulus’a konuşan Altındağ, fabrikasyon üretim ve çırak bulamama gibi nedenlerle Güdül’de leblebiciliğin yok olma noktasına geldiğini belirtti. Eskiden 50’ye yakın üretici bulunan Leblebiciler Sokağı’nda, şimdilerde sessizliğin hakim olduğuna dikkat çekti.
“MESLEĞİ BABAMDAN DEVRALDIM”
Leblebicilik mesleğini babasından öğrenen Leblebici İsmail Altındağ, “Babam dedemden, bende babamdan leblebilcilik mesleğini devraldım. 11 yaşındayken babamın yanında çırak olarak iş öğrenmeye başladım. Şu anda 68 yaşındayım, 57 senedir leblebi üretiyorum” diye konuştu. Çırak olarak çalışmaya başladığı dönemlerde, tamamen insan gücüyle çalışan el tokmakları ile leblebi imalatı yaptıklarını söyleyen Altındağ, “Zamanla teknolojiye ayak uydurarak 1970'li yıllardan itibaren makineler kullanmaya başladık. Hala o gün kullandığımız makinalar ile üretimimize devam ediyoruz” dedi.
GELENEKSEL YÖNTEMLERLE ÜRETİLİYOR
Binbir emekle leblebi yapılmak için dikilen nohutların hikâyesi, tarladan başlayıp sofralara kadar devam ediyor. Her aşaması, ustalık ve sabır gerektiren leblebi üretiminin yapım sürecini, detaylarıyla anlatan Altındağ, şunları kaydetti:
“Geleneksel yöntemlerle üretimini yaptığımız leblebinin yapım süreci tarlada başlıyor. Güdül’ün topraklarında yetiştirdiğimiz nohutları topluyoruz. Tarladan topladığımız nohutu işlerken ilk aşamada eliyoruz. Eledikten sonra nohutlar pişirilmeye hazır hale geliyor. Eskiden küçük makinelerle bu işi yapıyorduk, şimdi daha büyük sistemler kullanıyoruz. Pişirme öncesi nohutları mutlaka dinlenmeye alıyoruz; bu süreç minimum 25 gün, genelde bir aya kadar sürüyor. Dinlenen nohutlar daha sonra tekneye alınarak ıslama işlemi yapılıyor. Ertesi gün, kabuklarını soymak için bakır tavada işleme alıyoruz. Burada özel tokmaklarla kabuk soyma işlemini gerçekleştiriyoruz. Bakır tava, hem nohutların kabuklarını soyuyor hem de pişiriyor. Nohutları 8 dakika kadar pişiriyoruz. Bu süre, kıvam ve lezzet için ideal bir zaman dilimi.”
“MEŞE ODUNUYLA KAVURUYORUZ”
Güdül leblebisini, Çorum leblebisinden ayıran en önemli özelliğin, odun ateşinde kavrulması olduğunu ifade eden Altındağ, “Biz leblebiyi meşe odunuyla ve açık bakır tavada kavuruyoruz. Bu yöntem, leblebilerimize eşsiz bir lezzet katıyor” dedi. Çorum’da genellikle çiğ leblebinin alındığını ve tüplü ocaklarda kavrularak satıldığını belirten Altındağ, “Çorum'da leblebici yok. Çiğ leblebiyi alırlar, baharatlı, şekerli gibi farklı çeşitlerin üretilip satarlar. Çorum’da doğrudan leblebi imalatçısı yok. Oraya gelen nohut işlenerek leblebi haline getiriliyor” şeklinde konuştu.
LEBLEBİCİLER SOKAĞI SESSİZ KALDI
Altındağ, yıllar boyunca leblebi üretimiyle tanınmış bir ilçe olarak öne çıkan Güdül’de, leblebiciliğin tarihe karışma noktasına geldiğini söyledi. Eskiden 50’ye yakın leblebiciye ev sahipliği yapan Leblebiciler Sokağı'nda, bugün 2 kişi kaldıklarını büyük bir üzüntü ile dile getiren Altındağ, “Leblebi üretimi yapan bütün esnaflar maalesef işi bıraktı. Çırak yetiştirelim diyoruz, çırak da gelmiyor. Biz de yaşlandık, bizden sonra yapabilecek kimse kalmadı. Bende dükkânımı kapatırsam, Güdül’de leblebi imalatı sona ermiş olacak” ifadelerini kullandı.
LEBLEBİCİLER KOOPERATİF KURAMADI
Güdül’de leblebiciliğin kaybolmaması adına Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığının bir dönem bazı girişimlerde bulunduğunu işaret eden Altındağ, şunlara değindi:
“Geçmiş yıllarda bizlere basit usül vergi uygulanıyordu. Fakat daha sonradan defter tutulmaya başlanıldı. Yaşanan bu durumda leblebici esnafının zorlanmasına sebep oldu. Bu durumda aktif olarak yapanı yapamaz hale getirdi. Leblebicilik ile uğraşmak istemeyenler de, maalesef ilçeden gitti. Leblebici esnafımız birlik olup bir kooperatif kuramadı. Herkes kendi bireysel olarak üretime devam etti.”