Türkçülük ve milliyetçilik düşüncesinin öncü isimlerinden, şair, yazar, düşünce insanı ve bürokrat Ziya Gökalp’in vefatının üzerinden bir asır geçti. "Türkçülüğün Esasları", "Kızıl Elma", "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" gibi eserleriyle bilinen Gökalp, ardında derin izler bırakarak 25 Ekim 1924’te hayata veda etmişti.
1876'da Diyarbakır'da doğan Ziya Gökalp, özellikle Türkçü ve Turancı fikirleriyle dönemin aydınları üzerinde önemli etkiler yarattı. Genç yaşta babasını kaybeden Gökalp, amcası Hacı Hasib Efendi’den geleneksel İslam ilimlerini öğrendi, İstanbul'da başladığı eğitimine yatılı Mülkiye Baytar Mekteb-i Alisi’nde devam etti. Bu dönemde Fransızca, Arapça ve Farsça öğrenen Gökalp, İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olarak siyasi hayatın içinde de etkin rol aldı ve Diyarbakır şubesini kurdu.
SOSYOLOJİNİN ÖNCÜSÜ
1911 yılında Selanik’te İttihat ve Terakki Mekteb-i Sultanisi’nde Türkiye’nin ilk sosyoloji derslerini veren Ziya Gökalp, Balkan Savaşları sırasında İstanbul’a dönerek Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji profesörü olarak ders vermeye başladı. Gökalp, "Genç Kalemler" dergisinde şiir ve makaleleriyle adını duyurdu ve dilde sadeleşmeyi savunan "Yeni Lisan" hareketinde aktif rol aldı.
Edebiyatın ve sanatın topluma hitap etmesi gerektiğini savunan Gökalp, eserlerinde “sanat toplum içindir” anlayışını benimsedi. "Kızıl Elma" ve "Turan" gibi şiirlerinde Turancılık düşüncesini işlerken, milletin milli duygularını diri tutmayı amaçladı. 1923’te yayımlanan "Türkçülüğün Esasları" ile "Türkçülüğün fikir babası" unvanını alan yazar, edebiyatı toplumu duygusal olarak inkılaplara hazırlayacak bir araç olarak gördü.