Mutluluğun koşullara bağlanması

Mutluluğun koşullara bağlanması

Genel olarak insanlar, mutluluğu şartlara ve koşullara bağlı görme eğilimindedir ve mutluluklarının yaşadıkları şeylere bağlı olduğuna inanırlar. Başlarına gelen iyi ya da kötü olayların, aslında geçici şeyler olduğunu anlamaksızın, yaşadıkları ana olması ya da olmaması gereken bir şey gözüyle bakarlar.

İnsanlar, genelde geçmiş hayatlarında kaçırdıklarına, kaybettiklerine üzülür ve gelecekte sahip olacaklarını umdukları şeylerin hayaliyle yaşarlar ve bu yüzden de yaşadıkları anda ve şimdide kalmayı buna bağlı olarak da, yaşamayı hissetmeyi unuturlar. Bundan dolayı, hayatın kendisinde var olan, biçimin ötesinde keşfedilmeyi bekleyen mükemmelliği göremezler.

İnsan, ancak yaşadığı anı olduğu gibi kabullenirse, herhangi bir biçimden çok daha derin olan mükemmelliği bulabilir. Varlığın mutluluğu yani tek gerçek mutluluk, insana herhangi bir biçim, mülk, başarı, kişi ya da olay olarak gelemez. Aslında mutluluk, kendiliğinden gelemez ve sadece insanın içindeki biçimi olmayan boyuttan, içindeki bilinçten, yani gerçek özden yükselebilir.

Günümüzde mutluluk, sanki mal ve mülkle satın alınabilecek gibi görülür. Her ne kadar maddiyat, yaşamda belli bir rahatlık sağlasa da, her zaman daha çok maddiyata sahip olmak, mutluluk getirecek diye bir kesinlik söz konusu değildir. Maddiyata, koşullara bağlanan mutluluklar, çok kısa bir sürede gelip geçen bir mutluluk hissi getirir. O koşul gerçekleştiği anda yaşanan mutluluk hissi bir süre sonra yerini mutluluk için başka bir koşul aramaya bırakır ve bu böylece sürüp gider.

Şart ve koşullara bağlanan bir mutluluk aranıyorsa ve eğer insan mutlu olmayı arzu ediyorsa, buna neden olan şartları aramalıdır; eğer acı çekmek istemiyorsa da acı çekmeye neden olabilecek olay ve şartların ortaya çıkmayacağına emin olmalıdır. Mutlu bir hayat yaşamak için; sağlıklı olmak, maddî olanaklara sahip olmak, dostlara ya da yoldaşlara sahip olmak gibi faktörlere ihtiyaç duyulur ve bu bağlamda bunlar mutluluğun kaynakları arasında sayılabilseler de, insanın bu faktörleri gerçekten de mutluluk kaynağı olarak kullanabilmesi için anahtar; zihinsel tutumudur.

Mutlu yaşam, büyük ölçüde iyi ve dürüst yaşam demektir. Profesyonel ahlakçılar, vazgeçmeye fazla yer vermişler, böyle yapmakla da önem damgasını yanlış yere vurmuşlardır. Bilinçli vazgeçme, kişiyi kendi içine kapanık yapar ve sürekli olarak yaptığı özveriyi düşünmesine yol açar. Bunun sonucu olarak da, vazgeçmekle güdülen yakın ve uzak amaçlar gerçekleşmemiş olur.

Gerekli olan vazgeçme değil, ilgimizi dışa yönelterek, kendi erdeminden başka bir şey düşünmeyenlerin bilinçli olarak gösterebilecekleri davranışları, bizim hiç duraksamadan ve içten gelerek yapmamızdır. İnsanı mutlu eden veya mutluluk kaynaklarından biri olan bir davranış şekli de, paylaşım duygusudur. Mutluluk, diğer insanlarla paylaşılmak istenir. İşte o zaman daha mutlu oluruz…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri